Son günlerde Gazze'de artan gerilim, uluslararası kamuoyunun dikkatini çekmeye devam ediyor. İsrail ordusunun, 2023 yılı Ekim ayının ortalarında gerçekleştirdiği hava saldırısında, Gazze'nin en önemli sağlık kuruluşlarından biri olan Nasır Hastanesi hedef alındı. Bu saldırı sonucunda beş kişinin hayatını kaybetmesi, bölgede insani krizlerin boyutunu bir kez daha gözler önüne serdi. Türkiye ve dünya genelinden pek çok siyasi figür, durumu kınayan açıklamalar yaptı.
İsrail hükümeti, saldırının amacını “terörle mücadele” olarak ifade ederken, hedef alınan hastane içerisinde terör örgütü Hamas'a ait silahların saklandığı iddialarında bulundu. Ancak bu gerekçeler, uluslararası insan hakları kuruluşları tarafından ciddiye alınmadı. Sert protestolar ve açıklamalar, özellikle Birleşmiş Milletler (BM) ve Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) gibi kuruluşlardan geldi. İnsan hakları savunucuları, saldırının savaş suçu teşkil ettiğini ve sivil halkı tehlikeye attığını belirtti. Bu noktada, Gazze'deki sağlık sisteminin zaten yetersiz olduğu göz önüne alındığında, hastaneye yönelik bir saldırının sonuçları daha da ciddi hale geliyor.
Gazze'deki sağlık sistemi, yıllardır süren çatışmalar ve kısıtlamalar nedeniyle büyük zorluklarla karşı karşıya. Sadece bu saldırı değil, benzeri birçok olay, hastanelerin işleyişini ve sivillerin sağlık hizmetlerine erişimini daha da zorlaştırıyor. İnsani yardım kuruluşları, bölgede acil müdahaleye ihtiyaç olduğunu vurguluyor. Çocuklar ve yaşlılar gibi savunmasız gruplar, sağlık hizmetlerinden yoksun kalmakla tehdit ediliyor. Hastanelerin bombalanması, hem fiziksel hem de psikolojik olarak halkı derinden etkiliyor. Saldırıların artması, sağlık çalışanları ve hasta yakınları üzerinde büyük bir stres yaratıyor.
İsrail ordusunun hastaneleri hedef almasının yaratacağı etkiler, sadece o anla sınırlı kalmıyor. Uzun vadede, bölgedeki sağlık sisteminin çöküşü, daha fazla can kaybına ve insanlık krizine yol açabilir. Birçok ülke lideri, bu durumu kınayarak, barış görüşmelerine yeniden başlanmasını ve çatışmaların sonlandırılmasını öneriyor. Ancak bu önerilerin uygulanıp uygulanmayacağı, siyasi iradeye ve taraflar arasındaki ilişkilere bağlı olarak belirsizliğini koruyor. Dolayısıyla, Nasır Hastanesi’ne yönelik saldırı, daha geniş bir sorunun parçası olarak değerlendirilmeli ve uluslararası toplum her türlü çabayı göstermelidir.
Sonuç olarak, İsrail ordusunun Nasır Hastanesi’ni hedef alması, bölgedeki sağlık sisteminin zayıflığını, insan hakları ihlallerini ve süregelen çatışmaların yarattığı derin acıyı bir kez daha gözler önüne serdi. Bu ve benzeri olayların önüne geçmek için, yalnızca çatışmanın tarafları değil, aynı zamanda uluslararası toplumun da sorumluluk alması ve barış için gerekli adımları atması gerekiyor.